1890’larda İstanbul – Bir Kitap Yazısı

Son aylarda yeni bir ilgi alanım var: İstanbul. Biraz daha özelleştirirsem, İstanbul kitapları. İstanbul hakkında yayınlanan, İstanbul’u anlatan, İstanbul’a dair hikayeler barındıran kitaplar.

Fotoğraf: 1890’larda İstanbul kitap kapağı.

Aslında çok da yeni bir ilgi alanı sayılmaz. Gayet eski. İstanbul benim için dünyanın en güzel şehri. Her zaman da öyle kalacağını düşünüyorum/umuyorum. Bu nedenle de son dönemde İstanbul’la ilgili kitaplara yönelmeye, İstanbul’un geçmişine dair kitaplar okumaya başladım. Bunlardan biri de 1890’larda İstanbul. Francis Marion-Crawford’un kitabı.

Yazar hakkında kısa bir bilgi vermem gerekirse Boston/ABDli zengin bir ailenin çocuğu olarak İtalya’da dünyaya gelmiş. ABD’de öğrenim görmüş ve sonrasında Roma’ya geri dönmüş. Daha sonraki hayatı biraz seyahatlerle dolu olmuş. İstanbul’da 1884’te evlenmiş. 1 yıl yaşamış. Sonraki yıllarda sürekli ziyaret etmiş bu güzel şehri. Ve bir kitap yazmış. O dönemki anılarından oluşan.

İnce ve kolay okunabilecek bir kitap ‘1890’larda İstanbul’. 2 saatte de bitirebilirsiniz. Ben biraz üstünde düşünüp, hayal kurup, o zamanları gözümün önüne getirerek okudum kitabı. İstanbul’u bilince, çok daha güzel geliyor bu kitap. Birçok ilginç görüşü var İstanbul ve burada yaşayan insanlar hakkında. Mesela yazar İstanbul derken bugünkü Fatih ilçesini kastederken Kostantiniyye derken İstanbul’un Avrupa yakasından söz ediyor. Asya tarafı çok da Kostantiniyye değil sanki onun için. Ayrı bir şehir orası. Kadıköy’e Halkedon diyor mesela. Üsküdar yine Üsküdar.

Eskiden, bundan 130 sene önce buraların aslında şimdikinin çook daha az bir kesiminde yerleşim olduğunu, Boğaz tarafında köyler bulunduğunu, Haliç’te ve Boğaz geçişleri için kayıklar kullanıldığını çok canlı bir dille, hemen gözünüzün önüne gelecek şekilde tarif etmiş. Hele de İstanbul’a ilk gelişini tarif ettiği bir yer var ki, öyle bir zamanda, onun yerinde olmayı o kadar istedim ki..

Sanırım yazarın bahsettiği yer burası. Bahsettiği manzara da buna benzer olabilir. Biraz daha açık bir havada ama.

Kitapta en sevdiğim özelliklerden biri de İstanbul’daki halkın dağılımıyla ilgili bilgiler. Hangi semtinde hangi kültürden insanların olduğunu ve o insanların da yaşam tarzlarını çok güzel bir dille anlatmış. Her dediğine katılmasam da yazarın kendi gözlemlerine dair söylediklerine karşı çıkma şansım da yok tabii ki. Çünkü 130 sene önce bu topraklarda yaşamıyordum ben. O yaşıyordu.

Fotoğraf: Envanter.gov.tr web sitesinden alındı.

Siz de benim gibi bir İstanbul aşığı iseniz, kesinlikle okuyun derim. Hatta orada geçen Ovid Kalesi diye bir yer var. Bundan 2000 sene önce yaşamış Romalı bir şairin adı verilen bir kale. Civarında yaşayan insanların dahi hikayesini bilmediği bir kale. Bu kitap sayesinde o kaleyi de ziyaret etme isteğim oluştu. Bakalım nasıl olacak..

Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’ndan çıkmış kitap. Kolaylıkla kitapçılarda ya da internette bulabilirsiniz. İstanbul’u merak edenlerdenseniz, bence okuyun derim 🙂

Elimde, yeni başladığım kitap ise 1788 yılından. Biraz daha eski bir İstanbul tasfiri okuyorum. Onu da ayrı bir yazıda paylaşacağım.

You may also like...

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d bloggers like this: