Yunan Müziği ve Sanal Taverna Üzerine
Komşular aslında bir nevi kardeş gibidir. Kardeştir de. Akrabalıklar mutlaka olur arada. O kadar komşu olup arada birilerinin sınırın diğer tarafındakilere gönlünün düşmemesi mümkün değil. Haksız mıyım?
Bir de insan en çok kiminle kavga eder?
Kardeşiyle tabii ki.
Dünyanın neresinde olursanız olun, sınırların iki yanında benzer durumlar vardır. Hem aşk hem de savaş.
Yunanistan ile Türkiye arasında olduğu gibi. İşin siyasi boyutunu bir kenara bırakalım. Siyaset her ne kadar hayatın kendisi olsa da bahsettiğim siyasetçiler ve milliyetçiler arasındaki mevzuu. Onları konu dışı kabul ediyorum bu yazının yüzü suyu hürmetine.
Konumuza dönecek olursak, sınırın iki tarafı dedim. Kardeştir dedim. Hatta bir adım öteye gidip Türkiye’nin en doğusundaki ile en batısındaki insanlar dahi Ege’nin iki yakasındakiler kadar yakın değildir deme cesareti gösterebilirim. Biraz düşünürseniz bana hak vereceğinize eminim.
Gelelim bugüne. Hemen öncesinde 2 gün öncesine. Doğumgünüme. Gelen kutlama mesajlarından biri de Kostas’tandı. Londra’ya taşındığımı öğrenince bana arkadaşı Arkan’ın Instagram hesabını tavsiye etti. Cuma akşamları canlı yayın yapıyormuş.
Yemekten sonra David Attenborough’un belgeselini açmıştım. İzledikten sonra uyurum dedim. Yalnız arada bu canlı yayının uyarısı gelince açayım diye düşündüm. Birkaç şarkı dinlerim, güzel gelir. 1,5 saatten beridir dinlemeye devam ediyorum. Dinlerken fark ettim bu söylediklerimi işte. Yani Ege’nin iki yakasının çok yakın, hatta neredeyse aynı olduğu. Kültürel olarak zaten benzer şeyleri sevip benzer şeyleri sevmediğini, benzer müziği dinlediğimizi vs. bir kere daha fark ettim.
Türkiye’deki meyhane kültürü Yunanistan’da taverna kültürüne karşılık geliyor. Yalnız müzikler o kadar benzer ki. Sadece müzikler değil, enstrümanlar da öyle. Yemekler de öyle. Yoğurt da. Baklava da. Mesela İmam Bayıldı (Imam Baildi) diye bir Yunan müzik grubu olduğunu biliyor muydunuz? Çok güzel şarkıları da var. Hatta buraya da ekleyeyim, dinlemek isteyenler dinlesin.
Şu anda da Glykeria’dan Nychtes Magikes çalıyor. Glykeria’yı ilk Harbiye Açık Hava Tiyatrosu’nda dinlemiştim. Mujeres de Agua, yani Suyun Kadınları konserinde. Harikaydı konser. Akdeniz kadınlarının konseriydi.
George Dalaras’tan Stratos Dionisiou’ya kadar, Roza Eskenazi’den Haris Alexiou’ya kadar birçok sanatçıdan güzel şarkılar vardı canlı yayında. Şarkıların, izleyenlerin mesajlarının, karşılıklı mesajların verdiği ruh halinin de etkisiyle 4 saatten uzun bir canlı yayın oldu. Uzun zamandan beri bu kadar keyif almamıştım. Müzik gerçekten de ruhumuzun sol anahtarıdır desek sanırım yanlış olmaz.
Güzel ve keyifli bir akşam oldu. Instagram’ın canlı yayın sponsorluğunu üstlendiği bu akşamda.
Aramızda mesafeler, dağlar, denizler, okyanuslar olabilir. Yalnız farklılıklardan ziyade ortak yanlara odaklanırsak aslında o mesafelerin pek de bir anlamı olmadığını çok kolay fark edebiliyoruz. Aslında mesafeler olsa da kalplerin birbirine böyle zamanlarda, müziğin de yardımıyla çok daha yakın olduğunu da mesela.
Bir memlekete gittiğimde en sevdiğim şeylerden biri oraya özgü birşeyler yapmak. Bu dediğimin Yunanistan için karşılığı tavernada bir akşam eğlenmek olur. Birkaç defa gittiğim Yunanistan’da tavernaya gidemedim henüz. Bu şarkılar eşliğinde kendimi sanal bir tavernada gibi hissettim. Ben şarap ile dahil olsam da katılanların büyük kısmının rakı ya da uzo ile eşlik ettiği bu etkinliğe, canlı yayına, sanal taverna bence en uygun olabilecek tanımlama.
İşte böyle bir akşamdan yazayım istedim sizlere. Yaşadığımız her anı keyifli kılmak, güzel kılmak, bizim elimizde. Tam tersinin geçerli olduğu gibi. Sizler de benim gibi evlerinizin konforunda güzel bir akşam geçirmek isterseniz gelecek Cuma akşamı, rebetika.arkanaki hesabını takip edin derim.
Gitmeden yeni bir arkadaşımın paylaştığı Yunanca şarkıyı da buraya bırakayım dinlemeniz için.