Eskiye Öykünmek Üzerine

Fotoğrafı çeken: Azem Alptekin

Nerde o eski Ramazanlar? Her Ramazan ayında duyuyoruz bu sözü. Hem de başından sonuna kadar. Ben pek demiyorum. Çünkü her yıl Ramazan ayının güzelliği farklı bence. Her sene belli ritüellerim vardır. Onları uygularım. Mesela Sultanahmet meydanında piknik gibi iftar yapmak. En az bir akşam iftarı orada yaparız. Çimenlerin üzerinde. Bir akşam da Süleymaniye vardır. Kurufasulyecilere gideriz ailece.

Eski hep daha güzel gelir bize. Eskiye bakınca daha güzel olduğunu sanırız herşeyin. Iyi olan şeyleri hatırlarız çünkü. Yaşanan kötü deneyimler o kadar da hatırlanmak istenmez. İyi olanlar akılda kalır daha çok. Hal böyleyken de geçmişe öykünmek normal oluyor.

Bir filmde izlemiştim, adam şehirde gezerken tam gece yarısı olunca birden geçmişe gidiyordu. Çok sevdiği 1950-1960’lara dönüyordu. O dönemin çok daha güzel olduğu düşüncesi vardı aklında hep. Müthiş iyi hissediyordu o zamana gittiğinde. Yalnız o zamanda tanıştığı bir kadın, daha geçmişte, 1900’ün başlarında yaşamayı istiyordu hep. Gönlünde en güzel zamanın o zamanlar olduğu vardı. O zamana gittiğinde ise o zamandakilerin de daha da geçmişe, reform dönemine öykündüğünü görmüştü. Yani herkes var olandan daha geçmişe öykünüyordu. Geçmişe giden memnun, ancak vardığı zamandakiler değildi.

O zaman farkettim biraz daha, geçmişe öykünmeyi hiç bırakmayacağımızı. Ve bunun nispeten ‘’normal’’ olduğunu.

Bende durum biraz daha farklı. Ben şimdiyi seviyorum. İçinde bulunduğumuz anı yani. Öykünme dendiğinde şimdiye öykünüyorum. Ama daha çok şimdi çocuk ya da daha genç olmayı istemek şeklinde benimkisi. Yalnız her durumda şimdiden gayet memnunum. Geçmişimden de. Mutlu olmak belkide bu şekilde oluyor. Ya siz? Siz ne zamana öykünüyorsunuz?

You may also like...

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.