Akın Var, Güneşe Akın
Çocukken astronot olmak isteyenleriniz var mıydı? Ben hep “astronot olacağım” derdim ne olmak istediğimi sorguklarında. Olmak istediğimi değil, olacağımı. (Öyle bir özgüven vardı yani astronot olacağım konusunda.) Hatta bu bir çocukluk hevesi olarak kalmadı, üniversitede bölüm tercihimi dahi etkiledi. Sonuçta astronot olamadım, (gördüğünüz gibi karşınızdayım) ama uzaya ve uzayla ilgili çalışmalara ilgim her daim devam etti. Geçtiğimiz Ağustos ayındaki bir haber bu nedenle beni müthiş heyecanlandırdı. Bildiğiniz kalp atışlarım hızlandı ilk duyduğumda, aşık olan bir insan gibi 🙂 Adı Parker Solar Probe olan insansız keşif aracı, yani güneş sondası, güneşi keşfetmeye, deyim yerindeyse güneşi fethe gönderildi.
İnsanlık tarihinde güneşin yerini biliyoruz. Yüzyıllar boyunca tanrı olarak görülmüştü. Örneğin yukarıda görseldeki Antik Mısır’ın güneş tanrısı Ra. Birçok önemi olan güneşin tanrı olmadığı, yıldız olduğu, hatta evrendeki milyarlarca yıldızdan biri olduğu keşfedilse de hayatımızdaki yeri ve önemi azalmadı, tam tersine daha da arttı. Özellikle yenilenebilir enerji ve yerinde enerji üretimi konusundaki gelişmeler örnek olabilir.
Habere dönersek, NASA güneşle ilgili yaklaşık 60 yıldır devam çalışmalarını da artık güneşi yakından ziyaret etme seviyesine kadar getirmiş ve güneş sondasını göndermişti.
Güneş sondasına ya da güneşe geçmeden önce sorayım: Cehennemi nasıl bilirsiniz? Sürekli ateşler yanan. Dehşet derecede sıcak bir yer. Değil mi? Şu üstteki ikinci görsele benziyor, değil mi?
İşte bizim sondamız da tam anlamıyla öyle bir yere gidecek. Cehennem derken kastım aslında güneş. Görselde de görebilirsiniz. Hidrojen ve helyumdan oluşan güneşin çekirdeğinin sıcaklığı 16 milyon K iken yüzey sıcaklığı ise yaklaşık 6000K. Güneş sondasının gideceği yer olan koronadaki sıcaklık 1 milyon K dereceyi bulmasına rağmen güneşe en yakın mesafedeyken sondanın doğrudan maruz kalacağı sıcaklık ise yaklaşık 1400℃ olacak. (Kelvin ile Santigrat arasında 473 derecelik bir fark var. 1400℃=1873 K yani) Dışarıda cehennem sıcakları varken içindeki hassas cihazların bulunduğu ortam yaklaşık oda sıcaklığında, yani 21℃ olacak. Nasıl mı?
Bir fırın düşünün. Fırının içindeki sıcaklık aslında 250-300 derece olmasına rağmen elimizi ortasına doğru koyduğumuzda nasıl o sıcaklık elimizi yakmıyorsa burada da benzer bir durum var. Sıcaklık fazla ancak yoğunluğu güneşe göre oldukça az. Cihazı karbon-karbon denen kompozit bir malzemeden yapılmış olan ısıl koruma kalkanı koruyor.
Sondanın güneşe bakan tarafında seramik bir kaplama güneşten gelen ısının mümkün olduğunca geri yansıtılmasını sağlayacak. Resim 5’te de görebilirsiniz. Ayrıca bildiğiniz araba radyatörlerinde olduğu gibi sulu bir soğutma sistemi var. Su dış yüzeyle radyatör arasında gidip gelecek. Dış yüzeyde ısınan su radyatöre gidince soğuyacak. Böylece dış yüzeyin maruz kaldığı sıcaklık da azaltılmış olacak. Sistem için kullanılacak suyun miktarı sadece 1 galon. Yani sadece 3,78 litre!
Güneş sondası güneşin taç denen koronasına ya da diğer bir deyimle atmosferine ulaşmaya çalışacak. Bunun da pratik anlamı güneşe 6.2 milyon km kadar yaklaşacağı şeklinde. Güneşin atmosferine en yakın konumda saatteki hızı 692.000km’ye kadar ulaşacak. Saniyede 201km. İstanbul-Ankara arasını 2 saniyede gidebileceğinizi düşünün. O kadar hızlı yani. Tabii ki siz binemeyeceksiniz, o ayrı mesele 🙂
Geçtiğimiz günlerde en hızlı insan yapımı araç konumuna 2 milyon derece sıcaklıktaki güneş plazmasının içinden geçerken 343bin km/saat hıza ulaştı. Bu hıza sahipken 2 milyon dereceyi bulan sıcaklığın içinden geçerken dahi herhangi bir sorun yaşamadı. Çünkü sıcaklık yoğun değildi. Dileyenler sondanın güncel konumunu buradan takip edebilirler.
Bu bilgiler biraz ilginç ve gereksiz gibi gelebilir ama olayın önemi ve büyüklüğünü anlamamız açısından önemli.
7 sene sürecek bu yolculuk. Bu süre içinde güneş sondası Venüs’ün 7 kere yakınından geçecek. Ve Venüs’ün kütle çekimini kullanarak kendisini güneşe daha yakın bir yörüngeye itmeye çalışacak. Yani eliptik yörüngesini her seferinde küçülterek güneşe yaklaşmaya çalışacak. Resim 7 ve Video 1’de rotayı daha yakından görebilir, kilometre taşlarını da bulabilirsiniz.
Yörüngede güneşe en yakın olduğu dönemlerde güneşteki çok yoğun radyo emisyonlarından dolayı sondayla bağlantı tamamen gidecek. Cihazda kullanılan otonom sistem sayesinde bu dönemlerde cihaz kendi başına hareket edebileceği gibi yerine göre yapacağı manevralar ile kendisini sürekli olarak güneşten koruyabilecek.
Bu insansız araç aynı zamanda bir hafıza kartı götürecek güneşe. Bu hafıza kartının içinde geçtiğimiz Nisan ayına kadar adını yazdıran 1,1 milyondan fazla insanın ismi var. Aranızda var mıdır bilmiyorum ama geçtiğimiz Nisan ayına kadar isminizi yazdırabiliyordunuz. Önceden bilmediğim için adımı yazdıramadım ama gerçekten çok isterdim bunu yapmayı. Sondaya adını veren Eugene Parker’ın da güneş rüzgarları ile ilgili 1958 yılında yaptığı çalışma da var bu kartın içinde.
NASA, uzaya yolculuk konusunda çok büyük bir adım daha attı. Güneşe yolculuğu başlattı. Bu bana Nazım Hikmet’in 1924 tarihli Güneşi İçenlerin Türküsü şiirini hatırlatıyor. Nazım neredeyse 100 sene önce öngörmüş gibi. Şiirin nakaratında diyeceğim ama nakarat şarkılarda olur. Tekrar eden bölümünde, şöyle diyor şair:
Akın var, güneşe akın.
Güneşi zapt edeceğiz, güneşin zaptı yakın.
Gerçekten de güneşin zaptı yakın. Bu görev başladı bile. Dedim ya, 7 yıl sürecek. Birlikte izleyip görelim diyorum. Ne dersiniz?
Dipnot: Yukarıdaki yazı İstanbul Türkçe Toastmasters Kulübü’nde Pathways konuşmalarımdan ikincisinin yazılı hali. Görseller ve metnin geneli aynıdır.