Kimseye Güvenme!


Kimseye güvenmeyin. Babanıza bile güvenmeyin. Dünyada tek başınasınız ve bunun farkına varmanızın zamanı geldi de geçiyor. Çok geç olmadan farkına varın bunun ve gereğini yapın. Etrafınıza ördüğünüz duvarı daha da genişletin. Kimseyi almayın içine. Çünkü kimseye güvenemezsiniz ki! Sakın ha!

Bu isimde kitap bile var. Gerçi polisiye, aksiyon dolu ama işin sonunda güvenmemeyi telkin eden bir kitap.

‘Babana bile güvenmeyeceksin!’ sözü bizim kültüre ait. Bizim derken aslında kastettiğim biraz daha Ortadoğu denen coğrafyaya ait, sadece Türkiye’ye değil.

Sürekli bir güvensizlik pompalanması sözkonusu. Aile içinde bile güvensizlik pompalanıyor sürekli. Bir insan ailesindekilere güvenmezse kime güvenebilir ki?

Bu yazıyı okuduğunuza göre okuma yazmanız vardır. Buna göre büyük olasılıkla ilkokulu, ortaokulu ya da liseyi bitirdiğinizde bir üst okula girmek için düzenlenen ulusal çaptaki sınavlara bir şekilde girmişsinizdir. Bu sınavların en ortak yanlarından biri ne peki? Ters köşeye yatıran soruları bence. A’yı gösterirken aslında B’yi sormak. En basit sanırım bu şekilde açıklanabilir bu durum.

Cüzdanınız çalınıyor. Polise gidiyorsunuz. Kaybolduğuna dair tutanak tutturacaksınız. Polisin ilk yaklaşımı ‘Git yeni kimlik, kart vs. çıkar. Eskisi zaten iptal olur.’ şeklinde. Biraz kurcalayınca sorularla, asıl nedenin cüzdanınızı çaldırmamış/kaybetmemiş olma ihtimaliniz, bunu farklı şekilde kullanma ihtimaliniz. Söylediğinin en açık tercümesi (hatta bunu doğrudan da söyleyebiliyorlar):

– Ben nereden bileyim cüzdanını çaldırdığını!

‘Cüzdanım çalınmasa niye buraya geleyim!’ diye kendinizi savunmaya kalktığınızda da cevap ‘Orasını ben bilemem!’ şeklinde oluyor. Yani sizi korumakla, kollamakla görevli polis sizi potansiyel şüpheli durumuna düşürüyor.

Evlenen çiftte kadın maaşını birlikte yaşamları için kullanmaktansa kendine ayırmayı hak olarak kabul edebiliyor. Nedeni sorunca da ‘Maaşım benim geleceğimin güvencesi. Ona dokundurtmam!’ şeklinde olabiliyor.

İlişkilerde ne erkek kadına yeterince güven veriyor, ne de kadın erkeğe. Erkek kültürel aldığı gücü de kullanarak çapkınlığın doğal hakkı olduğunu düşününce baştan güvensiz bir ilişki doğuyor.

Devletin bir kurumuna yanlış yapılan bir uygulamayı şikayet ediyorsunuz. Şikayet konusu yer sorgulanacağı, soruşturulacağı yerde şikayetçi kişi soruşturuluyor. Yalan söyleme ya da alakasız olma ihtimaline karşı.

Devletin başındaki kişi komşunuzu ihbar edin diyor. Devletin istihbarat ve polis örgütü sürekli kendi vatandaşlarını siyasi görüşü, dini görüşü, kişiliği gibi konularda fişliyor ve bu fişlemeler de sürekli açığa çıkmasına rağmen uygulama devam ettiriliyor. Fişlemeden muzdarip olan, mağdur olanlar başa geçince, onlar da aynısını devam ettiriyor.

Bunlar gibi daha bir çok örnek verilebilir memleketimizdeki, daha doğrusu kültürümüzdeki güvensizlik meselesiyle ilgili. Bu güvensizlik ne yazık ki bir yandan çatışmaları, güven bunalımlarını getirirken, diğer yandan da ilerlememizi, gelişmemizi engelliyor.

Sonuç: Kimsenin kimseye güvenmediği, güvensiz bir toplum.

Araştırmalar Türkiye’de insanların birbirine güveninin %12 iken Danimarka’da bu oran %76’ya çıkıyor.* Yani 10 kişiden ancak biri güveniyor bir diğerine. Almanya’dayken güven konusunun ne kadar önemli olduğunu, insanların, kurumların, herkesin bir şekilde birbirine güveniyor olduğunu görmek beni ciddi anlamda şaşırtmıştı. Çünkü bu benim çok olmasa da birçok insanın yetiştirilme biçimine aykırı bir durumdu.

Çözüm ne peki? Çözüm aslında çok basit. Kimseye, en başta da çocuklara, ‘Babana bile güvenmeyeceksin!’ gibi güvensizlik aşılamamak. İçten olup güvenmek karşındakine. Bunun altyapısı ise insanların iyi niyeti ile başlayabilir ama bana göre devletin kendi halkına güvenini esas alması olmazsa olmazdır. Balık baştan kokar misali en başta da bu konuda sorun yaşıyoruz aslında. Halbuki güvensizilği bir kenara bırakıp güvenmeye başlasak, dünya çok daha güzel bir yer olacak.

Ha, güvenmek lazım derken kendimizi tamamen açıp, hiçbir şey yapmamayı kastetmiyorum. Dinde olduğu gibi, üstümüze düşeni yapıp sonrasında tevekkül etmek lazım.

* Türkiye Değerler Atlası 2012’den alınmıştır

You may also like...

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d bloggers like this: